Gazeteci Yusuf Yavuz ile Phaselis antik kenti sınırları içerisinde yer alan ve 1’inci derece arkeolojik sit alanı olarak koruma altında bulunan iki ayrı koyun Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın projesiyle yapılaşmaya açılmasını konuştuk. Süreci en başından takip eden Yavuz, “Phaselis’te yaşananlar olası kültürel mirasa açıkça bir müdahale,” diyor.
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın iki ayrı halk plajı ve günübirlik tesisler inşa etmek üzere Antalya’nın Kemer ilçesinde bulunan Phaselis Antik Kenti’nde başlattığı proje, doğal ve kültürel miras açısından endişe verici boyutta… Birinci derece sit alanı ilan edilen antik kentte iş makinalarıyla tahribata uğratılan ormanlık alanın durumunu ve apart topar başlatılan beton dökme işlemlerini gazeteci Yusuf Yavuz’un sosyal medya hesabı üzerinden paylaştığı görüntülerde izledik. Süreci en başından beri takip edip kamuoyuyla paylaşan Yavuz, “Phaselis’te yaşananlar olası kültürel mirasa açıkça bir müdahale,” diyor.
En son sit alanlarıyla ilgili kullanım koşullarını belirleyen 658 sayılı ilke kararına aykırı şekilde çalışma yapıldığını öne süren vatandaşların inşaatla ilgili Kemer Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunduğu süreci ve antik kenti büyük bir tahribatla karşı karşıya bırakacak projeyi Yusuf Yavuz ile konuştuk.
Söyleşiye başlamadan önce Phaselis’te yaşananları kısaca özetleyelim…
Phaselis’i betona boğacak proje
Birinci derece arkeolojik sit alanı statüsündeki Phaselis Antik Kenti’nde yaşananları gazeteci Yusuf Yavuz, “Phaselis antik kentini betona boğacak halk plajı projesi!” başlığıyla kamuoyuna duyurdu. Sosyal medya aracılığıyla hızla yayılan haberde Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın “Phaselis Antik Kenti Ören Yeri ve Bütünleyici Kıyı Alanı Çevre Düzenlemesi” adlı projesi kapsamında iş makinelerinin apar topar birinci derece arkeolojik sit alanı statüsündeki antik kentte girdiği ve inşaat çalışmalarına başladığı yazıyordu.
Yavuz’un ses getiren haberinde projeyle ilgili ihale dosyasında yer alan bazı detaylar da yer bulunuyordu. Projede “2892 metreküplük derin kazı yapılacağı” ve “arazide 1139 metreküp beton kullanılacağı” bilgisi dikkat çekiciydi. Ayrıca antik kentin batı limanına bitişik Bostanlık Koyu ve kuzeydoğu kesiminde yer alan Cennet Koyu’nda toplam 85 bin metrekarelik alanda günübirlik tesisler inşa edileceği ve burada kafeterya, otopark, karşılama merkezi, duş ve tuvaletlerden oluşan çok sayıda yapı bulunacağı gibi ayrıntılar da yer alıyordu.
Projeye itirazlar
Phaselis antik kentinin koruma alanında bakanlık tarafından gerçekleştirilmesi planlanan projeye ilk itiraz bölge halkı ve Antalya Mimarlar Odası’ndan geldi. Ardından, sivil toplum örgütleri ve siyasi partiler de antik kentte inşası başlayan projeye karşı seslerini yükselttiler. Sosyal medya kullanıcılarının #Phaselisedokunma etiketiyle düzenledikleri kampanya sosyal ağlarda yoğun destek topladı. Temeli atılan projenin durdurulması için bölgede eylem yapan bölge halkı ve çeşitli sivil toplum örgütleri “çevre düzenlemesi” adı altında 60 günde tamamlanması planlanan projeye karşı “Phaselis böyle daha güzel”, “Doğada inat ediyoruz”, “Cennetimizden uzak durun” pankartlarıyla tepki gösterdi.
Phaselis antik kentinde başlatılan çalışmalara dair Arkeologlar Derneği İstanbul Şubesi açıklama yaptı. Phaselis antik kentinin 1’inci derece arkeolojik sit alanı olduğu vurgusu yapılan açıklamada, söz konusu projenin paylaşılan sınırlı bilgilerinden, alanın doğasıyla uyumsuz olduğu gözlendiği ifade edilerek, “…, alana özgü bütünleşik bir koruma stratejisi gereklidir. Ancak böyle bir stratejiden hareketle ve ekoloji temelli tasarımlarla tahribata neden olmayan ve uzlaşılan çözümler üretilebileceği düşünülmektedir,” denildi.
Phaselis’te 177 bitki türü
Yine Gazeteci Yusuf Yavuz imzalı bir başka haberde “Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın iki ayrı halk plajı ve günübirlik tesisler inşat etmeye başladığı Antalya’daki Phaselis antik kenti çevresinde, 22 tanesi yalnızca alana özgü endemik olmak üzere toplam 177 bitki türü bulunuyor. Beydağları Sahil milli Parkı sınırları içerisinde bulunan Phaselis’te 122 kuş türü, 33 amfibi ve sürüngen 27 de memeli türü tespit edildi,” bilgisi paylaşıldı. Haberde antik kent ve yakın çevresindeki memeli türlerinden nesli tükenmekte olan Akdeniz foku ve tilki ile ilgili “Türkiye’nin de taraf olduğu CITES=Nesli Tehlikede Olan Yabani Hayvan ve Bitki Türlerinin Uluslararası Ticareti’ne ilişkin sözleşmeye göre avlanmaları, öldürülmeleri, iç ve dış ticareti kesinlikle yasak. Bu durum cezai müeyyidelerle güvence altına alındı,” ifadeleri kullanıldı.
“Phaselis’te yer alan biyolojik varlıklar, başta CITES (Nesli Tehlike Altında Olan Yabani Hayvan ve Bitki Türlerinin Uluslararası Ticaretine İlişkin Sözleşme) olmak üzere Türkiye’nin taraf olduğu ve koruma sözü verdiği çok sayıda uluslararası bağlayıcılığı bulunan sözleşme bulunuyor: Rio Biyolojik Çeşitliliği Koruma Sözleşmesi (Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi), BERN Sözleşmesi, Ramsar Sözleşmesi (Özellikle Su Kuşları Yaşama Ortamı Olarak Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alanlar Hakkında Sözleşme), Barselona Sözleşmesi (Akdeniz’in Deniz Ortamı ve Kıyı Bölgesinin Korunması Sözleşmesi), SPA ve Biyoçeşitlilik Protokolü (Akdeniz’de Özel Koruma Alanları ve Biyolojik Çeşitliliğe İlişkin Protokol), LBS Protokolü (Akdeniz’in Kara Kökenli Kaynaklardan ve Faaliyetlerinden Dolayı Kirlenmeye Karşı Korunması Protokolü).”
Gazeteci Yavuz ile Phaselis Antik Kenti’nde yaşananları konuştuk.
- Phaselis Antik Kenti 1. arkeolojik sit alanı. En baştan başlamak istiyorum “birinci derece sit alanı” dendiğinde ne anlamalıyız?
“Arkeolojik sit alanı nedir sorusu akla geldiğinde ilk önce genel kabul gören resmi tanımla ‘İnsanlığın varoluşundan günümüze kadar ulaşan eski uygarlıkların yer altında, yer üstünde ve su altındaki ürünlerini, yaşadıkları devirlerin sosyal, ekonomik ve kültürel özelliklerini yansıtan her türlü kültür varlığının yer aldığı yerleşmeler ve alanlardır’ diyebiliriz. Ancak korunan alanlar bundan daha fazlasıdır. Phaselis, Türkiye’nin birçok yönüyle korumayı taahhüt ettiği, ancak öncelikle kendi toplumumuzun kimliği, geçmişi ve geleceği için sahip olduğu önemli bir miras alanı. Hem doğal hem de kültürel mirasın iç içe geçtiği bir sit. Arkeolojik sitler aynı zamanda bulundukları bölgelerin hafızası niteliğindedir. Deniz, orman ve sulak alan ekosistemlerini bir arada barındıran Phaselis, Beydağları Sahil Milli Parkı’nın da bir parçasıdır. Ayrıca antik dönemde önemli bir liman kenti olan Phaselis, Akdeniz’in deniz ve kıyı alanlarının korunması için hazırlanan ve ülkemizin de taraf olduğu ‘Akdeniz’de Özel Koruma Alanları ve Biyolojik Çeşitliliğe İlişkin Protokol’ kapsamında da tüm Akdeniz’de korunması gereken önemli sitlerden biridir.”
- Haberinizde antik kente 2 892 metreküplük derin kazı yapılacağı ve 1139 metreküp beton kullanılacağı bilgileri paylaşıyorsunuz. Bu proje “bilimsel çalışmalar dışında neredeyse hiçbir şey yapılmaması” gereken birinci derece sit alanı arazine ve arkeolojik katmanlarına ciddi bir müdahale değil mi? Bu alanlara böylesi projeler niye yapılıyor? Zararları neler?
“Evet, antik kentin etki alanını tarif eden Phaselis’in teritoryumu içerisinde bulunan söz konusu iki koy, 1. derece arkeolojik sit alanı olarak koruma altında bir bölgede. Ancak arkeolojik sitlerdeki kullanım koşullarını belirleyen 658 sayılı ilke kararına göre buralarda nelerin yapılacağı, nelerin yapılamayacağı belli. Buna karşın koyun, çöp, tuvalet sorunu ve başka gereklerden oluşan kötü kullanımını gerekçe göstererek, ‘burada şuna şuna ihtiyaç var’ diyerek yapılaşmaya gidilmesi korunan alan felsefesiyle bağdaşmadığı gibi, yasal düzenlemelere de aykırı. Dediğiniz gibi bu ayrıca korunan alandaki yüzeyde bulunan ve toprağın altında duran olası kültürel mirasa açıkça bir müdahale anlamına geliyor. Sonuçta bunun en dramatik halini 2 Şubat akşamında gördük. Gündüz saatlerinde vatandaşların tepkilerinin ardından Alacasu koyunda çalışan iş makineleri alanın dışına çıkartılmış ve yalnızca yapılan imalatlarla ilgili duvar örme çalışmalarına devam edilmişti. Ancak gün boyunca çalışmaları denetleyen görevli arkeolog mesai saati bitiminde alandan gidince akşam saat 19.00 civarında bu küçücük koya dev kamyonlar, iş makineleri ve beton mikserleri girmiş, gece vakti sit alanında beton dökülmesi çalışması yapmışlardır. Bu görüntüler Phaselis’de Bakanlık eliyle verilen yapım ihalesinde nasıl bir çalışma yöntemi izlendiğini gözler önüne sermiş, kamuoyunda bu dehşet verici görüntülere büyük tepki oluşmuştur.”
- Phaselis Antik Kenti’ndeki tarihi kalıntıların korunması için herhangi bir önlem alınmış mı?
“Aslına bakılırsa antik kentteki tarihi kalıntıları projeden koruyan pek bir önlem göremiyoruz. Örneğin Alacasu’da temel kazısı yapılıp beton dökülen yapıların hemen dibinde tarihi kalıntılar bulunuyor. İş makineleri ise bu alanda gelişi-güzel çalışmayı sürdürüyor. Projenin vaziyet planına bakıldığında, Bostanlı koyunda ormanlık alan içerisindeki kalıntıların sergileneceği bir alan görülüyor. Ancak bu korumadan çok, toprağın içinde ve bitkilerin, maki örtüsünün, ormanın arasında binlerce yıldır duran mirasın açığa çıkarılarak daha çok tahribata açık hale getirilmesi anlamına geliyor. Bir başka yanı da Phaselis’in kültür mirasının plaj işletmesinin cazibesini artıracak bir peyzaj malzemesine dönüştürülmesi.”
- 2021 yılında Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından özel bir firmaya 20 yıllığına kiralanan Cennet Koyu’ndaki yapılaşmaya karşı çıkan Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, “Birinci derece arkeolojik sitlerde de yapılaşma mümkün değil. Biz gerekli uyarıları da yapıyoruz şu anda” ifadelerini kullanmıştı. Şimdi Bakanlık, aynı koyda apar topar kendi projesiyle yapılaşmaya izin mi verecek?
“Evet, tam da öyle olacak. Bakan Ersoy, 2021’de Alacasu koyundaki düzenlemeye karşı çıkmış, bahsettiğiniz şekilde açıklamalarda bulunmuştu. O dönem bir başka bakanlığın yaptığı ihale kapsamında yine aynı koyda bir takım günübirlik tesislerin yapılması öngörülmüştü. Ancak bugün uygulamaya konulandan daha az bir yapılaşmaya izin veriliyordu. Milli Parklar bünyesindeki benzeri yerlerde bu tür izinler belirli kurallara bağlıdır. Halkın bu alanlardan rekreasyon alanı olarak yararlanabileceği, alana yapılaşma yükü getirmeyen uygulamalar. Ancak Bakan Ersoy o dönem arkeolojik sit anımsatması yaparak karşı çıktığı bu projeden daha yoğun bir yapılaşma içeren bir uygulamanın kendi bakanlığı bünyesinde hayata geçirilmesini sağladı. Tek başına bu detay bile büyük bir çelişki olarak ortada duruyor. Bu durum ayrıca turizm vizyonu ve anlayışı ile de çelişiyor. Çünkü bu tür alanların tüm turistik cazibesi iyi korunmuş doğası ve tarihi mirasından kaynaklanır. Bunun devamlığını sağlayamadığınızda korunan alanlar bütün cazibesini yitirmiş bir lunaparka döner.”
- Sit alanında iş makineleri hangi mevzuata göre oradalar?
“Sit alanlarında iş makinelerinin belirli koşullarda çalışmasına olanak tanınıyor. Ancak bu büyük restorasyon ya da kazı projelerinde belirli kriterlere bağlı ve sıkı sıkıya bir denetim süreci koşuluyla olabiliyor. Alacasu’da ortaya çıkan manzara, ne bir jeoradar, ne bir sondaj ne de bir kurtarma kazısı yapılmadan, potansiyel bir kazı alanında iç makineleriyle her hangi bir arazide, bir arsada inşaat kazısı yapar gibi çalışma yürütüldü. Edindiğimiz bilgiye göre 2 Şubat tarihinde ve öncesinde yapılan bu usulsüz çalışmalar hakkında ilgililer tarafından tutanaklar tutuldu. Umuyoruz ki sorumlular hakkında gerekli yasal ve idari işlemler yapılır.
“Öte yandan bir arkeolojik kazı yapmak için alınacak izinler bile onlarca prosedüre tabidir ve Bakanlar Kurulu-Cumhurbaşkanı Kararı gerektirir. Yüzey araştırması yapmak da öyle. Yani siz Phaselis antik kendinin koruma alanı içinde bulunan Alacasu Koyunda bulunduğu bilinen bir şapeli ya da anıt mezarı açığa çıkarıp belgelemek için bilimsel bir kazı yapmak isteseniz ayları bulan bir yasal prosedürü ve süreci aşmak zorundasınız. Sonuçta izin çıkmayabilir de. Ancak bir inşaat projesi hazırlayıp koruma kurulundan onay da aldığınızda hiç böyle ayrıntılara gerek kalmadan iş makinelerinizle alana dalıp kazmaya, beton dökmeye, duvar örmeye başlayabilirsiniz. Phaselis’te yaşanan tam da bu.”
- 2021 yılında kaleme aldığınız bir yazıda Beydağları Sahil Milli Parkı sınırlarının 50 yılda yarısından fazlasının şu ya da bu gerekçeyle özel firmalara, kamu kurumlarına tahsis edilmiş ya da işletme ormanı olması için alan dışına çıkarılmış olduğuna dikkat çekiyorsunuz. Buradan yola çıkarak arkeolojik sit alanlarına dair koruma mevzuatında bir zayıflık olduğundan söz edebilir miyiz?
“Yasal mevzuatımızda bir sorun yok aslında. Ormancılık, milli parklar ve kültürel mirasla ilgili yasalarımız oldukça sıkı ve yaptırım içeren düzenlemeler. Ancak uygulamada ve yasaların keyfi düzenlemelerle delinmesinde bir sorun var. Beydağları Sahil Milli Parkı ilk ilan edildiği 1972 yılında Olimpos Antik Kenti’nin adını da taşıyordu. Phaselis ve Olimpos gibi ünlü antik kentlerin yanı sıra irili ufaklı pek çok antik yerleşime de ev sahipliği yapan milli park, doğal ve kültürel değerlerin korunmasının yanında hem halkın dinlenme, eğlenme ihtiyacını karşılayacak hem bilimsel çalışmalara ev sahipliği yapacak, ayrıca o yıllarda çok daha fazla önemsenen ülkenin döviz ihtiyacını karşılamak amacıyla turizme hizmet edecekti. Başlangıçta küçük bir alanda turistik kasabalar oluşması planlanmış, örneğin Kemer ilçesi bir istasyon ve merkez olarak düşünülmüş ve öyle planlanmıştı. Çamyuva ve Tekirova turizm için altyapısı hazırlanmış, planlı yatırım alanları olarak görülmüştü. Ancak zamanla her iktidar döneminde milli parktan turizm lehine koparılan parçalar arttı. Beldibi, Göynük, Olimpos (Yazır köyü), Çıralı, Adrasan gibi kırsal yerleşimler bugün birer turistik cazibe merkezi haline geldi ve başlangıçta tüm milli park için ayrılan yatak kapasitesi bugün yalnızca Olimpos-Çıralı hattında mevcuttur. Bu aynı zamanda bir kapasite ve kullanım baskısı sorunu. Özetle başlangıçta 69 bin hektarlık oldukça geniş bir alana yayılan Beydağları Sahil Milli Parkı zamanla turizm ve yatırım uğruna verilen tavizlerle kırpıla kırpıla bugün 31 bin hektar düzeyine düşmüştür.”
- Phaselis için ayrılan bütçenin, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın 2018 yılında tüm ülkedeki arkeolojik kazılar için ayırdığı 34 milyonluk bütçenin yaklaşık 1,5 katı oranında olduğunu görüyoruz. Sizce Phaselis’i bu kadar cezbedici yapan şey ne?
“Bu sorunun yanıtını aslında hepimiz merak ediyoruz ve yanıtını verecek olan da Bakanlık yetkilileri. Ancak bizim buradan gördüğümüz ve anlamaya çalıştığımız şey şu: Adında kültür ve turizm olan bakanlık, kültürü turizmin payandası bağlamında ele almayı öncelik olarak görüyor. Çünkü birçok ören yerinde yapılan girişimler, yatırımlar vs. bize bunu düşündürtüyor. Örneğin bazı korunan alanların ya da sitlerin ziyaretçiler için yapılan karşılama merkezleri, o alandaki kültür varlığından daha cesametli, daha geniş ve heybetli olabiliyor. Ziyaretçi sayısı ve gişe gelirine endeksli bir kültürel miras yönetimi, bizzat mirasın kendisine zarar veren bir anlayış ve sürdürülebilir değil. Ayrıca “turistik” bir şey de değil. Örneğin ulaşımın daha zor, ziyaretçilerin daha çok zorlandığı Kapadokya’daki Ihlara Vadisi, Havaalanının burnunun dibinde olan, yakınına kadar tramvayla ulaşılabilen Antalya’daki Perge ören yerinden çok daha fazla ziyaretçi çekebiliyor. 2017’de Ihlara Vadisi’ni 386 bin, Perge’yi ise yalnızca 63 bin kişi ziyaret etmiş. Bunda Ihlara’nın doğal ve tarihi dokusunun bozulmamış olmasının payı büyük. Çıplaklaştırılmış ve doğal çevresinden yalıtılmış ören yerlerinin yalnızca sütunları ayağa kaldırarak ya da ışıklandırılmış restorasyonlar yaparak ziyaretçi çekmesi mümkün değil. Çünkü bu zamanın insanı giderek yok olan gerçekliğe tüm çıplaklığıyla dokunabilmek, kısa süreliğine de olsa onun bir parçası olmak istiyor. Phaselis tam da böyle bir yerdi bugüne kadar. Kendiliğinden, doğasıyla ve binlerce yıllık sırlarıyla baş başa. En büyük cazibesi de buydu. Şimdi Phaselis’e giydirilen elbise, onun tüm orijinalliğini yok edecektir.”
- İhale başlığında yer alan “çevre düzenlemesi” vurgusu da kamuoyunda tepkilere neden oldu. Siz neler söylemek istersiniz bu konuda?
“Phaselis’teki ihaleyi ve ayrıntılarını ilk kez haberleştirdiğimde, yazarken benim hissettiğim duygu aslında kamuoyuna da geçmiş oldu. Tonlarca beton, tonlarca derin kazı ve bir yığın ticari alan, yüzlerce şezlong ve şemsiye, bangır bangır bir müzik sesi ve hepsinden öte inşaat aşamasında alanda yaratılacak karmaşa, tahribat… Hele de depremin enkazında kalan bir ülkede kamuoyunun yas tuttuğu, acısına yandığı ve yavaş yavaş yaralarını sarmaya başladığı bir dönemde. Böyle bir dönemde ülkenin, idarenin tüm enerjisini yaraları sarmaya ve ülkenin ayakta kalmasına harcaması gerekirken bu tür yıkım projelerine ayrılan kaynaklar da cabası. Aslında doğaya yapılan büyük baskıların bir tür dışavurumu olarak da görülen pandemi döneminde de ilk desteklenen alanlardan birinin inşaat ve beton ekonomisi olmasını anımsattı bu durum. Böyle zamanlarda yaşama, kültüre, doğaya yönelik saldırılar çok daha fazla yaralıyor insanları. Niyet ne olursa olsun, bundan bağımsız bir hissiyat bu.”
- Phaselis’te şimdi süreç nasıl işliyor? Önleme yolu var mı? Proje durdurulabilir mi?
“Phaselis’te süreç şu anda projenin uygulanmasından yana işliyor. Kamuoyu, meslek odaları, vatandaşlar tepkili, bu konuda projenin iptali için iki ayrı dava açıldı, bu günlerde bir de suç duyurusunun yapılması düşünülüyor. Çünkü ortada açıkça bir yasa ihlali var. Edindiğimiz bilgilere göre Mart ayında toplanacak olan Antalya Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu bu projeyi yeniden masaya yatıracak ve muhtemelen revize edecek. Ancak bu süre içinde yargı da bir karar verebilir.”
- Dünyada benzer durumlar, örnekler var mı?
“Kültürel mirasın korunmasına yönelik bilinç aslında bütün dünyada hızla yükseliyor. Geçmişte Colosseum’un taş ocağı gibi kullanıldığı söylenen İtalya bu konuda oldukça hassas ve turistik cazibesinin en önemli kısmını bu zengin miras oluşturuyor. Anadolu’da İtalya’dakinden daha fazla Roma kenti, Yunanistan’dakinden daha fazla da Helenistik dönem kenti olduğu söylenir. Pagan, Hristiyanlık ve İslam tarihi açısından da benzersiz bir kültürel mirasa sahibiz. Ancak buna rağmen bu mirası korumak ve bundan bir bilinç elde etmek konusunda çok kötü durumdayız. Geçmişe göre daha iyi olsa da kullanım kavramının koruma kavramının önüne geçmesi bir kısır döngü. Miras kavramının bir başka yönüyle ‘emanet’ anlamına geldiğini de göz ardı etmemek gerekiyor. Çünkü miras denilince akla önce bölüşmek ve harcamak geliyor.”
Kültür ve Turizm Bakanlığı konuya ilişkin yaptığı açıklamada şu ifadeler yer verdi:
“Antalya Phaselis Antik Kenti’nin bulunduğu alan, 1’inci Derece Arkeolojik Sit Alanı olarak tescil edilmiştir. Phaselis Antik Kenti’nin tarihi ve doğal değerlerinin korunarak kontrollü ve sürdürülebilir bir şekilde sergilenebilmesi için söz konusu alanın kuzeyindeki Alacasu (Cennet) Koyu ile güneyindeki Bostanlık Koyu’nun ‘PHASELİS ÖREN YERİ VE BÜTÜNLEYİCİ KIYI ALANI ÇEVRE DÜZENLEMESİ’ ile bu değerlerin gelecek nesillere aktarılması hedeflenerek projeler hazırlanmış ve bu projeler Antalya Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 13.10.2022 tarih ve 14634 sayılı ve 15.11.2022 tarih ve 14780 sayılı kararlarıyla uygun bulunmuştur.
“Antalya Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Kararları ile uygun bulunan projelerin uygulanması işi Bakanlığımızca ihaleye çıkılmış, SA-FA Restorasyon Sanayi İnşaat Ticaret Ltd. Şti. firması işin yapımını üstlenmiş, 14.02.2023 tarihinde sözleşme imzalanarak işin yapımına başlanmıştır. Söz konusu çalışmalar, Antalya Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu kararları doğrultusunda Bakanlığımız ile Müze ve Kazı Başkanlığı’nın denetiminde devam etmektedir. Doğaya veya tarihi eserlere herhangi bir şekilde zarar verme söz konusu değildir”
Bu haber 09.03.2023 tarihinde artdogistanbul sayfasında yayımlanmıştır.