Aşıklı Höyük’teki koyunlar, sanılanın aksine evcilleştirilen koyunların Neolitik başlarında genetik olarak çok çeşitli olduğunu gösterdi.
Modern Avrasya koyunları, dişi koyunlardan miras alınan ağırlıklı olarak yalnızca iki genetik anasoy grubuna ait. Dolayısıyla önceki araştırmalar, yabani koyunların evcilleştirilmesinin ilk aşamalarında genetik çeşitliliğin zaten hızla azalmış olması gerektiğini varsayıyordu.
Ancak Aksaray’da 10.300 ila 9.300 yıl önce yerleşim gören Aşıklı Höyük’te bulunan bir dizi tam mitogenom üzerine yapılan bir çalışma bu varsayımı çürütüyor.
Bin yıl boyunca koyunların bakımı ve yetiştirilmesine yönelik insan müdahalesine rağmen, mitogenomik çeşitlilik her zaman yüksek kalmıştı; daha önce bilinmeyen bir soy da dahil olmak üzere beş anasoy olduğu kanıtlandı. 1000 yıllık koyun çiftçiliği sırasında gözlemlenen anasoy çeşitliliğinin sürekli yüksek olması araştırmacılar için beklenmedik bir durumdu.
Prof. Peters, “Aşıklı Höyük’te hem esaret altında yetiştirilen koyunlar hem de yöre halkının avladığı yabani koyunlar bulunuyordu. Zaman zaman güdülen sürülerin, örneğin hastalık veya esaret altındaki stres nedeniyle oluşan kayıpları telafi etmek için gerektiğinde yerli yabani koyunlarla desteklendiğini varsayıyoruz” diyor.
“İnsanların daha geniş alanlarda koyun alışverişinde bulunduklarını da göz önünde bulundurmak gerekir. Bu uygulamaya olası bir paralellik, Güneydoğu Anadolu’ya özgü olan tahıl ürünlerinin Orta Anadolu’ya ithalatında da görülebilir”
Farklı anasoylar veya haplogruplar, bir aile ağacının dallarına benzer. Belirli bir soya ait bireyler, ortak bir kadın atadan geldikleri için mitokondriyal genomlarında nispeten az çeşitlilik taşır.
Bugün haplogrup B, Avrupa’daki koyunlar arasında ve haplogrup A ise Doğu Asya’da hakim. Sonuç olarak, mitogenomik çeşitlilik daha sonraki evcilleştirme sürecinde veya Neolitik dönemde koyun yetiştiriciliğinin orijinal evcilleştirme bölgesinin dışına yayıldığı dönemde azaldı. Bu, şu ana kadar cevapsız kalan bir soruydu.
Bu soruyu yanıtlamak için Prof. Joris Peters liderliğindeki uluslararası araştırma ekibi, Avrasya’daki 629 modern ve eski koyunun anasoy bağlantısını ve filogenetik ilişkilerini araştırdı.
Aşıklı Höyük’ün sonuçlarının, Anadolu ve çevre bölgeler ile Avrupa ve Orta Asya’daki daha sonraki yerleşimlerden elde edilen arkeolojik koyun kemiklerindeki antik DNA imzalarıyla karşılaştırılması, mitogenomik çeşitliliğin günümüzden önceki dokuzuncu bin yılda önemli ölçüde azaldığını açıkça gösteriyor. Bunun bir sonucu, yukarıda bahsedilen B anasoyunun Avrupa’daki hakimiyeti.
Peters, “Artık bu gelişmenin, koyun yetiştiriciliğinin, türün erken evcilleştirilmesinin ardından yabani koyunun doğal yayılımının ötesine yayıldığı Neolitik dönemde meydana gelen ‘darboğaz’dan kaynaklandığını varsayabiliriz. Bu darboğaz muhtemelen, Avrupa’ya giderken küçük hayvancılığın yayılması sırasında zaten büyük ölçüde azalmış olan koyun popülasyonundan daha küçük sürülerin art arda uzaklaştırıldığı kurucu etkiler olarak adlandırılan etkilerle ilgili” diyor.
Prof. Ivica Medugorac, “Genetik ve arkeolojik veri kümelerinin entegrasyonu yoluyla elde edilen bilgiler özellikle büyüleyici. Arkeologların ve genetikçilerin onlarca yıldır topladığı çok sayıda diğer parçayla birlikte, son Buzul Çağı’ndan bu yana insanın kültürel adaptasyonlarının giderek daha tutarlı bir resmi ortaya çıkıyor. Bu tür çalışmalar, hayvanların evcilleştirilmesinin nesiller arası bir plan olarak değil, yakın kültürel tarihimizi önemli ölçüde şekillendiren ve günümüze kadar bize eşlik eden bir tesadüf ve zorunluluk süreci olarak anlaşılması gerektiğini gösteriyor” diyor.
The Bavarian Natural History Collections. 15 Nisan 2024.
Makale: Sandoval-Castellanos, E., Hare, A. J., Lin, A. T., Dimopoulos, E. A., Daly, K. G., Geiger, S., … & Peters, J. (2024). Ancient mitogenomes from Pre-Pottery Neolithic Central Anatolia and the effects of a Late Neolithic bottleneck in sheep (Ovis aries). Science Advances, 10(15), eadj0954.
Bu haber 29.04.2024 tarihinde Arkeofili.com’da yayımlanmıştır.