“Soykırımı durdurun, çocukları öldürmeyin!” demek, ne zamandan beri suç teşkil ediyor? Sırf gerçeği yüzlerine vurduğu için, adalet yok dediği için linç edilen Greta’nın iklim aktivizmine devam etmesi için herhangi bir kurumun ya da kişinin onayına ihtiyacı yok… Onurlu duruşuyla biz Greta’dan razıyız.
Hayatını Amazonlar’daki yağmur ormanlarını kurtarmaya adamış Brezilyalı çevre aktivisti Chico Mendez’in darbımesel haline gelmiş sözünü hatırlatarak başlayalım:
“Sınıf mücadelesi içermeyen ekoloji, bahçıvanlıktır.”
Buradaki sınıf mücadelesi elbette sadece ekmek kavgasına indirgenmemiş, emperyalist güçlere, işgalcilere, talancılara karşı toplumların karşı duruşu ve direnişi olarak nitelendirilmeli.
Geçen hafta Hollanda’nın şimdiye kadarki en büyük iklim eylemine Filistin’e destek mesajları damga vurdu.
Amsterdam’daki İklim ve Adalet Yürüyüşü’nde, sahneye fırlayan bir kişi Filistin’e destek veren İsveçli iklim aktivisti Greta Thunberg’in elindeki mikrofonu almaya çalıştı.
Thunberg, uluslararası dayanışma olmadan iklim adaletinin sağlanamayacağını belirterek, aktivistlerle birlikte, “İşgal altındaki topraklarda iklim adaleti yok” sloganı attı.
Sahnede meydana gelen tartışma götürmez biçimde zorbalık ve taciz.
Mikrofonu almaya çalışan kişi, “Buraya siyasi görüş dinlemeye gelmedim!” dedi.
Greta Thunberg’in Gazze’deki soykırıma karşı çıkarak, Filistinlilerin yanında durmasına iklim mücadelesini zayıflatacağı gerekçesiyle karşı çıkanlar var.
Oysa, iklim krizi dünyanın en büyük küresel sorunu.
Çözüm, eğer işgal altındaki topraklardaki soykırımı görmezden gelmekten geçiyorsa, o zaman bırakalım bu dünya yansın…
Savaş, bir iklim ve eko-kırım sorunudur. Bunu da en iyi iklim aktivistleri bilir, bilmesi gerekir. Pek çok çevre hareketinin, ekolojik sorunların bu kök nedeninden bihaber olması ve meselenin bu noktada bir kırılma yaşıyor olması hayal kırıklığı yaratıyor.
Maalesef iklim aktivizminin gözden kaçırdığı çok kritik bir detay var.
İklim krizinin tarihsel sorumluluğu Filistin işgalinin de arkasında yer alan emperyalist devletlere aittir, iklim aktivizmi görmezden gelmeye çalışsa da iklim mücadelesi dibine kadar siyasidir.
Savaşların, soykırımların arkasındaki devletlerin ormanları yakan, toprakları talan eden, yerin altını üstüne getiren aktörlerle aynı olduğunu görmek gerekiyor. İşte, tam da bu sebepten dünyada bir iklim adaletinden söz edilemeyeceğini tekrar etmek gerekiyor.
Savaş, bir iklim ve eko-kırım sorunudur. Bunu da en iyi iklim aktivistleri bilir, bilmesi gerekir.
Pek çok çevre hareketinin, ekolojik sorunların bu kök nedeninden bihaber olması ve meselenin bu noktada bir kırılma yaşıyor olması hayal kırıklığı yaratıyor.
Ancak, Thunberg’in çıkışı iklim aktivizmin ikiye bölmüş durumda.
Özellikle Almanya’da çok ciddi eleştiri konusu oldu. İş ifade özgürlüğüne kadar geldi dayandı.
Yeşiller Partisi Eş Başkanı Ricarda Lang, Thunberg’in sözlerini “kesinlikle uygunsuz” olarak değerlendirirken, Alman medyası da Thunberg’e sert eleştiriler getirdi.
Alman Tageszeitung (TAZ) gazetesi Thunberg’in fotoğrafıyla Latince “istenmeyen kişi” anlamına gelen “persona non grata” tabirine gönderme yaparak “persona non Greta?” başlığı kullandı.
Haberde, “Thunberg’in aldığı tutumla iklim hareketinin gerçek potansiyelini kullanmak yerine hareketi baltaladığı” belirtildi.
Adalet çok katmanlı, çok boyutlu, çok sesli bir meseledir, özünde hak talebi içeren bir adalet arayışı ister iklim adaleti için olsun, ister sosyal adalet için olsun, isterse siyaset yapma pratikleri açısından olsun, meşrudur.
Tagesspiegel gazetesinde ise, Thunberg’in, “İsrail düşmanı haline geldiği” ve Filistin yanlısı duruşuyla iklim mücadelesindeki güvenirliliğinin sarsılabileceği yorumları yer aldı.
Greta’nın Filistin’e verdiği destek nedeniyle “persona non grata” haline gelmesini kabul etmeyenler, bunun Almanya’da “Denkverbot”un bir parçası olduğunu söylüyor.
Denkverbot, “düşünme yasağı” anlamına gelen bir kelime.
Diğer yandan, Fridays for Future (Gelecek İçin Cumalar) hareketinin Almanya temsilciliği, açıklamaları nedeniyle Thunberg ile arasına mesafe koyduğunu açıkladı. FFF Almanya temsilciliği, Thunberg’in devam eden çatışmaya ilişkin açıklamalarının kendi görüşlerini temsil etmediğini belirtti.
Savaşlar ve soykırımlar karşısında pozisyon almak sadece kınamakla sınırlı değildir, sesini yükseltmekle, aksiyon alınmasını talep etmekle ilgilidir.
“Soykırımı durdurun, çocukları öldürmeyin!” demek, ne zamandan beri suç teşkil ediyor?
Sırf gerçeği yüzlerine vurduğu için, adalet yok dediği için linç edilen Greta’nın iklim aktivizmine devam etmesi için herhangi bir kurumun ya da kişinin onayına ihtiyacı yok… Onurlu duruşuyla biz Greta’dan razıyız.
Adalet çok katmanlı, çok boyutlu, çok sesli bir meseledir, özünde hak talebi içeren bir adalet arayışı ister iklim adaleti için olsun, ister sosyal adalet için olsun, isterse siyaset yapma pratikleri açısından olsun, meşrudur.
Katılımcılığın olmadığı, yaşam hakkının savunulmadığı, demokratik taleplerin dile getirilemediği, çoğulculuğun gereği ötekilerin, ezilenlerin sesini çıkaramadığı her yerde hak talebi, yurttaşlık sorumluluğu gereğidir.
Fosil yakıt kullanımının, tüketimin merkeze alındığı kapitalist düzenin, ormansızlaşmanın, canlıların yaşam alanlarının yok edilmesinin, bir yandan iklim krizi derinleşirken diğer yandan toplumsal eşitsizlik, yoksulluk, işsizlik ve adaletsizlilerin yükseldiği her yerde, muhaliflerin siyaset yapma imkânı da yok demektir.
Bunun dünyanın çeşitli yerlerinde yükselen milliyetçi, sağcı, popülist hatta ırkçılığa varan siyaset yapma biçimlerinin pratiklerinde görüyoruz.
İnsandan, yaşamdan, ötekiden, güçsüzden, zayıftan, ezilenden, dezavantajlıdan yana tavır almayan siyasetin doğanın haklarına da saygısı yoktur.
İklim adaleti isteyenler, hem yaşadığımız dünyayı ve canlıları korumak için hem de ırk, cinsiyet veya sosyal durum ayırmaksızın tüm insanların yaşadığı eşitsizliklerin ortadan kaldırılması için sesini yükseltiyor.
Bu yazı 17.11.2023 tarihinde YeniArayis.com’da yayımlanmıştır.