Dünya Bankası Ülke Direktörü J. Humberto Lopez, Dünya Bankası’nın uygulanmakta olan mevcut portföyünü temel alarak gelecek üç yıl içinde Türkiye’ye sağlamayı planladığı desteklere ilişkin EKONOMİ’ye açıklamalarda bulundu.
Son birkaç haftadır, medyada Dünya Bankası’nın uygulanmakta olan mevcut portföyünü (17 milyar ABD$) temel alarak önümüzdeki üç yıl içerisinde Türkiye’ye sağlamayı planladığı destek miktarı (18 milyar ABD$) hakkında bazı haberler çıkmıştır.
Ancak Banka kaynaklarından hangi tür Hükümet projelerinin finanse edileceği ise çok daha az tartışılmıştır. Bu makalede, kritik önem taşıyan bir sorun olarak iklim değişikliği hakkındaki görüşlerimi paylaşmak istiyorum.
Son yıllarda, Türkiye bir dizi iklimle ilgili doğal afetten etkilendi. Örneğin, Karadeniz bölgesinde 2021 yılında meydana gelen seller neredeyse 100 kişinin hayatını kaybetmesine yol açarken aynı zamanda kamu ve özel sektör altyapısına zarar vererek tahrip etti. Benzer şekilde, yine 2021 yılında Akdeniz bölgesinde yaşanan ve 1.700 kilometrekare orman alanının yanmasıyla sonuçlanan orman yangınları bugüne kadar ülkede yaşanan en kötü yangınlar olarak değerlendirilmektedir.
Marmara Denizi’nde yaşanan ve deniz yaşamını nefes alamaz hale getiren, balıkçılık sektörüne zarar veren ve Karadeniz’e olan tek denizyolu erişimini engelleme riski yaratan müsilaj olayı da yaşamıştır. Bunlar sadece etkilenen toplulukları etkilemekle kalmayan, aynı zamanda daha genel anlamda tüm ekonomiyi etkileyen ve ulusal çapta müdahale gerektiren olaylardır. Bunların sadece Türkiye’de yaşanmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu küresel bir olgudur.
Temmuz 2023 ortalarında, Amerika Birleşik Devletleri’nde nüfusun üçte birinden fazlası aşırı sıcaklık uyarılarının kapsamına bir şekilde girerken, ülkenin diğer bölgeleri büyük sellerden etkilenmiştir. Aynı günlerde, Avrupa’nın güneyinde, bazı Akdeniz ülkelerinde 45°C’lere ulaşan kavurucu sıcaklar yaşanmıştır. 16 Temmuz günü Çin’de bugüne kadarki en yüksek sıcaklık değeri (52,2°C) kaydedilmiştir.
Küresel olarak, 4 Temmuz 2023 tarihinde dünya sıcaklık rekorunun kırıldığı düşünülmektedir. Bu olayların sadece sıklığı ve şiddeti artmamaktadır, aynı zamanda, daha endişe verici bir durum olarak, bu olaylar “yeni normal” haline gelmektedir. Hepimizin bu zorlukların farkında olduğumuzu düşünüyorum.
Bu sebeple, 2021 yılında, Türkiye Hükümeti, Dünya Bankası, Fransa, Almanya Birleşmiş Milletler ve EBRD arasında bir Mutabakat Zaptı imzalandı. Söz konusu Mutabakat Zaptı ile, iklim değişikliği azaltma ve uyum eylemlerine katkıda bulunacak projeler için özel sektör finansmanını harekete geçirmek ve teknik yardım yoluyla işbirliği sağlamak amacıyla, Dünya Bankası ve Mutabakat Zaptını imzalayan diğer tarafların, üç yıl içerisinde 3,2 milyar ABD$ (bunun 2 milyar ABD$’lık bölümü Dünya Bankası tarafından sağlanacaktır) tutarında ilave finansman taahhüt etmesi için uygulanacak çerçeve ortaya konulmuştur. Bu çabaların sonuçları daha şimdiden somutlaşmıştır.
Son 12 aylık dönemde, Türkiye Hükümeti ile Dünya Bankası ekipleri yakın bir şekilde birlikte çalışarak, Mutabakat Zaptı kapsamında ülkenin daha dirençli hale gelmesine katkıda bulunacak 1 milyar dolarlık projeler tasarlamıştır. Bu projelerden bazıları uyum üzerinde odaklanmaktadır.
Örneğin, “İklime Dayanıklı Ormanlar Projesi”, iklim değişikliğinin yarattığı ilave risklere yanıt olarak Hükümet’in orman yangını yönetim kapasitesini geliştirme çabalarını destekleyecektir. Gerçekten de, küresel ısınma arttıkça, orman yangınları için uygun hava olaylarının (sıcak, kuru ve rüzgarlı) sıklığı ve şiddeti de artmaktadır. Bu durum Türkiye gibi Akdeniz iklim bölgesinin bir parçasını oluşturan ülkelerde daha belirgin bir şekilde görülmekte ve bu ülkeleri orman yangınlarına karşı özellikle kırılgan hale getirmektedir. Proje 6 milyondan fazla insan için orman yangınlarına karşı ilave koruma sağlamayı ve yaklaşık 7 milyon hektarlık bir orman alanında yangınlara karşı direnci arttırmayı amaçlamaktadır.
İklim değişikliğine uyumu destekleyen bir başka proje olarak, kısa süre önce “Su Döngüselliği Projesini” onayladık. Küresel olarak, su kıtlığı üzerindeki iklim değişikliği etkilerinin, tarımsal üretim, kırsal gelir ve istihdam ve gıda güvenliği üzerinde önemli bir tehdit oluşturması beklenmektedir. Türkiye Hükümeti bu riskleri öngörerek atıksu toplama, arıtma ve yeniden kullanım olanaklarını geliştirerek sulama sistemlerini rehabilite etmek, modernize etmek ve yeni sulama sistemleri inşa etmek için çalışmalar yapmaktadır. Proje tam olarak uygulandığında, (i) arıtılan atıksu hacimlerinin iki katına çıkması ve (ii) yaklaşık 5.000 kullanıcının ve 30.000 hektardan fazla alanın yeni ve/veya iyileştirilmiş sulama sistemlerine erişiminin sağlanması beklenmektedir.
İklim değişikliği azaltma cephesinde ise, “Kamu ve Belediye Yenilenebilir Enerji Projesi” kamu tesislerinde öz tüketim amaçlı yenilenebilir enerji üretimi yoluyla yenilenebilir enerji kullanımının arttırılması amaçlanmaktadır. Böylelikle emisyonların azaltılmasına katkıda bulunulacak ve enerji satın alma ihtiyacı azalacağından dolayı kamu sektörünün tasarruf etmesi sağlanacaktır. Bu projenin kamu ve belediye binalarında 300 MW’tan fazla bir üretim kapasitesini desteklemesi ve böylelikle devletin maliyetlerini azaltması beklenmektedir.
Yapılan çalışmalar bunlarla sınırlı değildir. Ülkede taşkın riskini ele almaya, Marmara Denizi’ndeki kirlilik ile mücadele etmeye, üretim altyapılarını yeşil hale getirmekle ilgilenen şirketleri finanse etmeye yönelik mekanizmalar uygulanmaya koymaya ve ulaşımı karbonsuzlaştırmaya yönelik projeler üzerinde çalışmalar yapmaktayız.
Meşhur tabiriyle, bizler iklim değişikliğinin etkilerini gerçekten hisseden ilk ve bunun için bir şeyler yapabilecek son nesiliz. Önümüzde uzun bir yol var ve bu uzun vadeli bir kararlılık gerektiriyor. Bu sebeple, Türkiye ve Dünya Bankası iklim değişikliği zorluklarını ele almak için birlikte çalışıyor ve bunun için yola koyulmuş durumdayız.
Bu haber 12.10.2023 tarihinde Ekonomim.com.tr’de yayımlanmıştır.